insandı denen insan Sait Faik…

“ Söz vermiştim kendi kendime. Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak ta bir hırstan başka ne idi. Burada namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim, hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım, koştum tütüncüye, kâğıt kalem aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm, öptüm… Yazmazsam Deli Olacaktım.”

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Hadi eve çaya gidelim Marilyn..

Asmalımescit’te dar bir sokağın duvarında duruyor. Gelip geçene içli içli bakıyor..İlk kez gördüğüm bu fotoğrafı insanın içine fazlaca dokunuyor, sanki birazdan ağlayacakmış ve arkasını dönüp odasına gidecekmiş gibi…gördüğümde soğuk ve yağmurlu bir akşamdı, onu da en azından fotoğrafını çekip yanımda götürmek istedim..Güzel Marilyn..

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Bu ne cüret!

Herşey bir kumbarayla başladı. Beyaz porselen, boyalarını fırçasını yanında veriyorlar. 1 ay masanın üstünde, 1 ay kütüphanede durdu sessiz sedasız, TV’nin bozukluğu ve hastalıktan evde olmak zorunda kaldığımız birgün hadi şunu boyayalım dedik. Şişmanla anlaştık, bir yüzünü o bir yüzünü ben…. Ben gayet postmodern çalıştım, çizim yeteneğim olmadığı için çalışmak zorunda kaldım diyelim. Bu arada lise dahil resimlerini annesine yaptırmış biri olarak fırça tutmayı bile beceremedim ilk anda, ama sonra…nasıl zevkli, ve ne özgürlük. Kafana göre takılmanın sözlük karşılığı oluverdi birden. Şişman bu konuda beni 10’a katlar 5 ile çarpar. Doğuştan yetenekli zat-ı muhterem..Ben benim de bilmedigim bir bilinmeyenim. İnsan 30’unda öğrenmek istiyor, en azından bende öyle oldu. Neyse efenim kafaya koyduk, resim yapmak hoşumuza gitti bir kere, kaçarı yok. Soluğu yağmurlu bir pazar üşenmeden Kadıköyde aldık. Güven Kültür&Sanat’a gittik. Ne ararsanız var, bizim gibi ne alacağını bilemeyenleri de yönlendiriyorlar. Şövale, tuval, boyalar, fırçalar, tiner, palet…sevgili sanatseverler eğer siz de sanata aç dimağlara sahipseniz bizim gibi, bir ayakkabı parasına karnınızı doyurabilirsiniz…Hepsi toplamda 130 TL civarı tuttu..Ve bu paraya 4 tuval, ve bilmem kaç resimde daha kullanabilceğiniz boyalar da dahil..
Bir arkadaşım iyi resim yapıyor, daha iyi diyor hiç denememiş olman, daha heyecanlı düşünsene..Yetenek var mı yok mu, seviyor mu sevmiyor mu belli değil ..Haklı. Eğer birşeyler yapabilirsem, yani yapacağım da birşeye benzerse sizle de paylaşırım..şimdilik Şişmanla ortaklaşa çalışmamız el işi kumbaramız…
bana dair içinde yayınlandı | Yorum bırakın

le cliché

 

Pazar gecesi son 10 yıldır yaptıgım gibi sabahlayacağım, burdan Akademiye ödül gecesinin Cumartesileri yapılması çağrısında bulunuyorum..Fazlasıyla dikkate alacaklarını düşünüyorum:)..Her sene aynı yorgun Pazartesi..
Ama tatlı yorgunluk cidden..Ve yılın klişesi; tahminlerim..
En iyi film adaylarından Black Swan, The Fighter, Inception, The King’s Speech, 127 Hours, The Social Network, True Grit, Winter’s Bone seyrettiklerim..127 Saat tek favorim, filmi seyrettikten sonra yarım saat kendime gelemedim..Ödül alması tatlı sürpriz olur ama yılın en iyisi bence..
En iyi erkek: James Franco “127 Hours”
En iyi kadın: Natalie Portman “Black Swan”
En iyi yardımcı erkek: Christian Bale “The Fighter”
En iyi yardımcı kadın: Amy Adams “The Fighter”
En İyi Orjinal Senaryo: Christopher Nolan “Inception”
En İyi Uyarlama Senaryo: 127 Hours: “Danny Boyle, Simon Beaufoy”
En İyi Kurgu: Black Swan
En iyi yönetmen: Darren Aronofsky: “Black Swan”

Oscar’lar vesilesiyle ciddi bir sinemasever olarak sinema sektörünün tüm yıl uyuduğunu ve Aralık – Ocak – Şubat ayları dışında mevsimsel uykularda olduğunu düşünüyorum. Tüm yıl güzel bir film seyredemiyoruz..Sinemalarda saçma sapan hepsini toplasanız 1 film etmeyecek filmler olduğu için patlamış mısırın kokusunu unuttuk kardeşim..Nokta.

sinema, Uncategorized içinde yayınlandı | 2 Yorum

Dağların tepelerine resim sehpaları kuranlar…ve biz

Böyle sürüklenip durursun işte. Tek açıklaman monotonlaşır, ne yorucu. Bağırmalar, çağırmalar, sürekli ben, ben, ben. Neleri kaçırdığının farkında mısın? Kuşların renkleri, hayat dolu bir yelpaze. Gökteki ay. O, şu…bir sürü şey işte, bir sürü şey kaçırdığını söylemekle yetinelim. Dünyanın harikalarına açık bazı ilginç insanlar okyanusları aşıyor, dağların tepelerine resim sehpaları kuruyor. Oysa sen, senin tek yaptığın vızıldanmak. Duygusuz bir acıyla kıvranmak. İstek ve şikayetle sessiz sedasız inlemek. Şu inildeyen, kesintisiz sesin. Onları deli ederdi, kesin. 

                                                                                                                           Joshua Ferris – Bilinmeyen

Uncategorized içinde yayınlandı | 2 Yorum

iyi bloglar

Bloglovin 2011 en iyi blog adayları karşınızda..iyi gezmeler, güneşli pazarlar…BLOGLOVIN

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

beleşi severiz

İnsanın hayattaki amacı bir kareyle yansıtılabilir mi? işte burda bunu görüyorsunuz

Uncategorized içinde yayınlandı | 3 Yorum

Hayal etme eylemini yıllarca becerememiş biri olarak, ne zamandır hayalini kurduğum bir kare var..Gökyüzü bulutlu, binalar eski, hava soğuk ama temiz, kaldırım taşları düzensiz, ben lahana gibi giyinmişim bisikleti koymuşum yol kenarına fotoğraf çekiyorum…
O fotoğrafı er ya da geç buraya yükleyeceğim, hayallerin gerçek olduğu bir ana canlı canlı tanık olacaksınız..Ayrıca bu şarkının son saniyelerindeki piyanoyla yokuş yukarı koşma eylemi de bende aynı hisleri uyandırdı bugün, paylaşayım dedim…all i need

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Volareeee oooooo

Seninle hala ilk dansımı ediyorum..bu şarkıda..
Hayallerinin gerçekleştiği nice yıllara sevgilim..Günün günden güzel olsun..

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

yettim!

Unuttum sandın di mi? ama hayır, bugün 2 yaşındasın..
Nice yıllara blogcuğum, bir bilsen bana ne iyi, ne eğlenceli, ne saçma geliyorsun..

Umarım uzun yıllar beraber oluruz..öpücükler

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın